Kovboy filmi
Kuzey Amerika’nın doğu sahillerinden itibaren şehirleşmeye başlamasıyla batı yakası yeni kurulan devletin hükümranlığından, güvenlik teşkilatından ve imkanlarından uzak kaldı. “Yeni keşfedilen” ve birçok fırsata ev sahipliği yapan kıtaya akın akın göç gelmeye devam edince toprak ve maden yönünden zengin olan batı kanadı da göçlere ev sahipliği yapmaya başladı.
Ancak devletin eli henüz oralara uzanamadığı için batıya ilk yerleşenler güvenlik yönünden büyük tehlikelerle karşı karşıya kaldı. Doğudan batıya tren hattının tamamlanmasına kadar süren bu dönemde western türünün oluşmasına kaynak sağlayan, haydut, Kızılderili, kovboy üçgeninde mücadeleler yaşandı. Gerçek olaylara dayanan birçok olay olsa da çoğunlukla söylencelerin ve abartıların hakim olduğu bir dünya yaratıldı.
Aslında tamamıyla Amerika’ya ait bir tür olsa da western’in en iyi ürünleri birçoklarına göre İtalyan yapımı “spagetti western”lerdir. Ülkemizde de geçmişte western türünde filmler çekilmiş ancak yüzde gülümseme bırakması dışında pek varlık gösterememişlerdir. Son Türk yapımı western ise komedi türündeki “Yahşi Batı”ydı..
1 Rio Bravo (Howard Hawks, 1959)
Howard Hawks ve John Wayne’in “böyle western mi olur” dedikleri Fred Zinneman’ın Kahraman Şerif’ine (High Noon) tepki olarak kafa kafaya verip çektikleri Rio Bravo,
hapse tıktığı katil Akins’in başını bekleyen Şerif Clance’nin
hikayesini anlatır. Şerif, adalete teslim etmek için Akins’i altı gün
boyunca gözetim altında tutmak zorundadır. Fakat bir sorun vardır;
dışarıda Akins’in çetesi, karakola saldırarak elebaşlarını kurtarmak
için fırsat kollamaktadır. Alışılagelmiş namuslu Amerikalı vatandaş
portresi, iyi kazanır klişesi ve erkekler arası ahbaplık… Hawks’ın üçlemesinin ilk filmi olan (diğer iki film sırasıyla El Dorado ve Rio Lobo) Rio Bravo, John Carpenter’ın 13. Bölgeye Saldırı’sı (Assault On Precinct 13) başta olmak üzere sinema tarihinde bir yığın filme referans olmuş, sinemanın gördüğü en büyük westernlerden biridir. Tarantino’nun en iyi film listelerinde hep üst sıralarda yer bulması neden sanıyorsunuz?
2 Vahşi Belde (The Wild Bunch, Sam Peckinpah, 1969)
1913 yılında Texas’ın San Rafael
kasabasında, yaklaşmakta olan I. Dünya Savaşı’nın ayak sesleri duyulmaya
başlanmıştır. Rivayete göre, artık Vahşi Batı, ‘vahşi’liğinden sıyrılıp
kanunun işlediği bir yer haline gelecektir. Fakat bir grup adam, bu
yeni tesis edilmekte olan düzene ayak uydurmamakta oldukça
kararlıdırlar. Ve, eski işleyişin devamı için deyiş yerindeyse ölümün
üzerine yürürler. Western hiç bu kadar şiddetli olmamıştı; rölanti
çatışma sahneleri, sapır sapır düşen bedenler ve finaldeki kan banyosu! Peckinpah, kendine münhasır diliyle westerni yenibaştan yazdı! Western diye işte buna denir!
3 Kanun Harici (My Darling Clementine, John Ford, 1946)
Kanun Harici, konakladığı
Tombstone kasabasında sığır sürüsü çalınan ve kardeşi öldürülen Wyatt
Earp ile bu işin sorumlusu gibi gözüken Doc Holliday’in gerçek
hikayesini anlatır. Sık sık westernlerde yolları kesişen Earp ile Doc’un
–ki, Korkunç Mücadele’de (Gunfight at the OK Corral)
de karşı karşıya gelmişlerdir- bu filmde düşman olarak başladıkları
ilişkileri sonradan dostluğa evrilir, gelgelelim bu pek uzun sürmez.
Western kodlarına geçirilmiş Shakespeareyen bir aşk kurgusunun tıkır
tıkır işlediği film, otoriterlerce John Ford’un Çöl Aslanı (The Searchers) ile birlikte en iyi westerni olarak kabul edilir.
Kanun Harici (My Darling Clementine)
4 Sonsuz Ölüm (Butch Cassidy and The Sundance Kid, George Roy, Hill, 1969)
1969’da, yani 68’in hemen ardından çekilen Sonsuz Ölüm, dönemin isyanını ve karamsarlığını birebir yansıtıyordu. Yine Vahşi Belde’deki gibi bir devrin bittiği dönemlerde geçer hikaye; fakat farklı olarak karakterlerimiz (Paul Newman ve Robert Redford) Vahşi Belde’dekiler
kadar genç ve enerjik değildirler. Orta yaş krizine girmiş, yeni bir
devrin başlamasıyla artık elinden silahı bırakması gereken kanun kaçağı
ikilinin bu eğlenceli ve trajedik hikayesi, son büyük westernlerden biri
olarak kayıtlardaki yerini çoktan almıştır.
5 Pat Garret and Billy the Kid (Sam Peckinpah, 1973)
70’ler, western dediğimiz türün başına
mezar taşının dikildiği yıllardı. Bütün otoritelere göre western artık
bitmişti. Nitekim, otoritelerin dediği gibi oldu, bir elin parmaklarını
geçmeyecek sayıda iyi western çıktı 70’lerden. İşte onların en önde
geleni de Pat Garret and Billy the Kid’di bize kalırsa. Bir iz sürme hikayesini anlatan filmde, kartlar bir anda yeniden dağıtılacak, iz sürücü tarafını değiştirerek Kris Krisofferson’u kollamaya başlayacaktır. Fonda Bob Dylan, spot ışıkları altında her Peckinpah filminde olduğu gibi şiddet! Peckinpah, bu filmle western’in altın çağına noktayı koymuştur desek hata etmiş olmayız.
6Affedilmeyen (Unforgiven,
Clint Eastwood, 1992)
‘Son iş’, sinemanın her zaman
işleyegeldiği izleklerden biridir: Sözgelimi, bir hırsız son kez
hırsızlık yapıp emekli olmayı planlarken ele verir. Hep öyle olmaz mı? Affedilmeyen hariç! Eastwood’un Sergio Leone ve Don Siegel’e
adadığı bu film, son işinden alnının akıyla çıkan Munny’nin hikayesini
anlatır. Western mitiyle birlikte bir kalıbı da tersine çeviren Eastwood,
western tarihinin ve kendi filmografisinin en iyi işlerinden birine
imza koymayı başarmıştır. En İyi Film ve En İyi Yönetmen dalında Oscar’a
uzanan film, tedirgin edici atmosferi, görüntü yönetimi ve dört dörtlük
dramasıyla tartışmasız bir başyapıttır. Yalnız, Eastwood vigilant figürü yeniden üretir gibidir Munny karakteri üzerinden, sanki…
7 Forty Guns (Samuel Fuller, 1957)
Samuel Fuller, Shock Corridor (1963) gibi arthouse işler yapmasının yanında stüdyo sinemasıyla da yakından ilgiliydi. Hal böyle olunca da, Fuller için westen yapmak kaçınılmazdı o dönem. Nitekim yaptı da; Forty Guns‘da toprak sahiplerinin beslemeleri ile kanunu karşı karşıya getiren Fuller,
kendisinden beklenildiği gibi westernden de alnının akıyla çıkmıştı.
Belirtmeden geçmeyelim; Jessica Drummond karakterinde devleşen Barbara Stanwyck, bu performansıyla western tarihinin en iyi kadın oyuncuları arasına adını yazdırmıştır.
8 Çöl Aslanı (The Searchers, John Ford, 1956)
Forty Guns’dan sonra bir 50’ler westerni daha: Çöl Aslanı. Aslında Çöl Aslanı’nı listeye almamak için epey uğraş verdim. Fakat, western tarihindeki kahraman anlayışında devrim yapan bu John Ford
klasiği, bu özelliği sayesinde beni dahi çiğneyerek listeye girmeyi
başardı. Amerikan İç Savaşı’nda silah çatan bir Ethan Edwards adındaki
askerin, savaştan sonra bir türlü asker kimliğinden sıyrılamaması
nedeniyle bir muhafız birliğine katılır. Akabinde de kardeşini ve
karsını katleden kızılderililerin peşine düşer. Wayne’in kötücül bir karakteri canlandırdığı film, John Ford’un “Benim ismim John Ford. Western yaparım.” sözünün garantisi altında mükellef bir seyir sunar seyirciye.
9 Kanlı Nehir (Red River, Howard Hawks, 1948)
Howard Hawks ve Arthur Rosson’un birlikte yönetmenlik koltuğunu paylaştığı Kanlı Nehir, hayli büyük bir sığır sürüsüne sahip olan Thomas Dunson’un (John Wayne) yanına Matt’in (Montgomery Clift)
de aralarında bulunduğu bir grup kovboyu alıp sürüsünü bereketli
topraklara taşıma mücadelesini anlatır. Hawks, yolculuk sırasında çıkan
anlaşmazlıkla iki yana savrulan Matt ve Thomas’ı filmin sonunda
barıştırarak western tarihinde görülmemiş türden bir izleği hayata
geçirmişti. Karakterlerin iç çatışmaları ön plana alan film, finalindeki
çözülmeye rağmen heyecanından bir şey kaybetmiyordu. Üstelik, Hawks ve Rosson’ın, bizzat ‘yönetmen’lik beceresi gerektiren onca hayvanın kontrolünü de sorunsuz sağlayabilmeleri takdire şayandır.
Kanlı Nehir (Red River)
10 Fedailer Kervanı (Bend of the River, Anthony Mann, 1952)
Türkiye’de 1953’te “Gaip Kervan” adıyla vizyona giren Bend of the River, ülkemizde daha çok Fedailer Kervanı olarak biliniyor. Başka bir bölgeden Oregon’a yerleşmek için göç eden kafilenin açlıktan ölmemesi için Glyn McLyntock (James Stewart) erzak getirmek üzere geri döner. Fakat erzağı temin edip getirmek o kadar da kolay olmayacaktır. Dur durak bilmeyen tempo, James Stewart’ın muhteşem oyunu, western tarhinin en iyi görüntü çalışması… Klasik western’in sözlük karşılığında bu filmin adı yazıyor: Fedailer Kervanı!
Listede birçok westerne yer veremediğimizin farkındayız. Bazılarını saymakta yarar var: Posta
Arabası (Stagecoach), She Wore A Yellow Ribbon, The Naked Spur,
Kurtlarla Dans (Dances with Wolwes), Muhteşem Yedili (The Magnificent
Seven), Shane, Duel in the Sun… Spaghetti Western’i ise ayrı bir listede derleyeceğimiz için bu western alt-türünün örneklerine özellikle yer vermedik..
sagol,sahane filmler hepside clasik :)
ReplyDeletegüzelmis,tskrler..
ReplyDelete